ISSN - 1300-0578 | e-ISSN - 2687-2242
JARSS - JARSS: 29 (1)
Cilt: 29  Sayı: 1 - 2021
1.
Kapak
Cover

Sayfa I (454 kere görüntülendi)

2.
Danışma Kurulu
Advisory Board

Sayfalar II - IV (641 kere görüntülendi)

DERLEME
3.
COVID-19 Tanısı veya Şüphesi olan Erişkin Hastalarda Kardiyopulmoner Resüsitasyon Uygulamaları
Cardiopulmonary Resuscitation Practices in Adult Patients with Diagnosed or Suspected COVID-19 Disease
Şule Akın, Handan Birbiçer, Nurcan Doruk, Gönül Tezcan Keleş, Sule Ozbilgin
doi: 10.5222/jarss.2021.59354  Sayfalar 1 - 8 (2339 kere görüntülendi)
Kardiyopulmoner resüsitasyon (KPR), kardiyak arrest sırasında tedavi için yapılan işlemlerin tamamını içerir. COVID-19 tanısı veya şüphesi olan hastaların resüsitasyonu özellikle bulaşma riskini azaltmak ve korunma açısından özellik arz etmektedir. Bu derlemede Resüsitasyon Derneği’nin COVID-19 kesin veya olası tanısı olan erişkin hastalarda temel ve ileri yaşam desteği önerileri algoritma çerçevesinde anlatılmaktadır.
Cardiopulmonary resuscitation (CPR) includes all treatment procedures during cardiac arrest. Resuscitation of patients with diagnosed or suspected of COVID-19 is particularly important in terms of protection and reducing the risk of transmission. In this review, the basic and advanced life support recommendations of Turkish Resuscitation Council for adult patients with a definite or probable diagnosis of COVID-19 are explained within the algorithm framework.

ÖZGÜN ARAŞTIRMA
4.
Yaşlı Hastalarda Supraglottik Hava Yolu Gereçlerinin Klinik Performanslarının Karşılaştırılması: Prospektif Randomize Çalışma
Comparison of Clinical Performance of Supraglottic Airway Devices in Elderly Patients: A Prospective Randomized Trial
Reyhan Polat, Sibel Çatalca, Julide Ergil, İlkay Baran, Aylin Tamam, Yağmur Polat
doi: 10.5222/jarss.2021.27147  Sayfalar 9 - 17 (1075 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Yaşlı hastalarda hava yolu yönetimi zor olabilir. Supraglottik hava yolu gereçleri hava yolu güvenliğini sağlamak için kullanılmaktadırlar. Bu çalışmanın amacı, kas gevşetici uygulanmamış, genel anestezi altında opere edilmesi planlanan yaşlı hastalarda farklı hava yolu gereçlerinin (klasik LMA (c-LMA), proseal LMA (p-LMA) ve i-gel) etkinliğini ve güvenilirliğini karşılaştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışma yerel bir etik kurul tarafından onaylandı. Elektif ürolojik veya ortopedik cerrahi geçirmesi planlanan 65 yaş üstü, 80 hasta çalışmaya dahil edildi. Çalışmamızda 3 grup mevcuttu: Grup C: c-LMA (n = 26), Grup P: p-LMA (n = 27) veya Grup I: i-gel (n = 27). Çalışmamızda birincil sonuç orofaringeal kaçak basıncı (OKB) idi. İkincil sonuçlar ise pozitif basınçlı ventilasyonunun yeterliliği, hava yolu gerecini yerleştirme kolaylığı ve başarı oranları, hava yolu gerecinin takılma süresi, hemodinamik değişiklikler, boğaz ağrısı ve disfaji gibi komplikasyonları içermekte idi.
BULGULAR: Gruplar arasında OKB açısından anlamlı fark bulunmadı (p = 0.852), Grup I ve Grup C arasında kaçak hacmi ve kaçak fraksiyonu açısından istatistiksel olarak anlamlı fark vardı (sırasıyla p = 0.042 ve p = 0.020). Yan etkiler gruplar arasında benzerdi (p> 0.05).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu çalışmada, i-gel yerleştirilen hastalarda kaçak hacmi ve kaçak fraksiyonu daha düşük olmakla birlikte i-gel, c-LMA ve p-LMA'nın kas gevşetici uygulanmamış ve genel anestezi altında opere edilecek yaşlı hastalarda yeterli hava yolu sağladığı gösterilmiştir.
INTRODUCTION: Airway management in the elderly may be challenging. Supraglottic airway devices (SADs) may be used to provide airway security. The aim of study was to compare the efficacy and safety of different SADs, LMA classic (c-LMA), proseal LMA (p-LMA) and i-gel in anaesthetised and non-paralysed elderly patients.
METHODS: The study was approved by a local ethics committee. Eighty patients, aged older than 65 years, who were scheduled to undergo elective urological or orthopaedic surgery participated in the study. Each patient was randomly allocated into 1 of 3 groups: Group C: c-LMA (n = 26), Group P: p-LMA (n = 27) or Group I: i-gel (n = 27). The primary outcome was oropharyngeal sealing pressure (OSP). Secondary outcomes included the adequacy of positive pressure ventilation, ease of insertion, success rates, time to insertion, haemodynamic response and complications such as sore throat and dysphagia.
RESULTS: There were no significant differences among the groups with respect to OSP (p=0.852), whereas there was a statistically significant difference between Group I and Group C in terms of leak volume and leak fraction ( p= 0.042 and p = 0.020, respectively ). Adverse events were similar among the groups (p > 0.05).

DISCUSSION AND CONCLUSION: In this study, although the leak volume and leak fraction were lower in i-gel inserted patients, it was shown that i-gel, c-LMA and p-LMA provided adequate airway in elderly patients who were not applied muscle relaxants and will be operated under general anesthesia.

5.
Karaciğer Transplantasyonu Cerrahisinde Postoperatif Mortalite ve Morbiditeye Etki Eden Faktörlerin Retrospektif İncelenmesi
Retrospective Analysis of Factors Affecting Postoperative Mortality and Morbidity in Liver Transplantation Surgery
Ahmet Atlas, Faik Tatlı, Evren Büyükfırat, Mahmut Alp Karahan
doi: 10.5222/jarss.2021.88597  Sayfalar 18 - 24 (1424 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Karaciğer nakli, son dönem karaciğer yetmezliğindeki hastalar için tek ve kesin tedavi olarak güncelliğini korumaktadır. Kliniğimizde karaciğer nakli yapılan 28 hastanın mortalite ve morbidite sonuçlarını inceledik.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Kliniğimizde Ocak 2018 ve Aralık 2019 tarihleri arasında karaciğer nakli yapılan 28 hastanın verileri retrospektif olarak incelendi ve çalışmaya alındı.
BULGULAR: Ortotopik karaciğer transplantasyonu (OKN) yapılan hastaların yaş ortalaması 51.7±12.7 idi (20-73 yaş aralığı). 28 hastanın 21'i erkek (%75) ve 7’si kadındı (% 25). Ortalama ejeksiyon fraksiyonu (EF) %56.9± 3.4 olarak saptandı. Ortalama multifactorial end-stage liver disease (MELD) skoru 22.3 ±5.3 idi. Bir yıllık takip sonrasında 28 hastadan 8’i hayatını kaybetmişti(%28.6). Ölen 8 hastanın 5’ine 2 ve daha fazla ünite eritrosit süspansiyonu (ES) verilmişti(p=0.044). İki hastaya bir ve daha fazla ünite taze donmuş plazma (TDP) verilmişti(p=0.011). Hastalara ES ve TDP verilmesinin mortaliteyi arttırdığı gözlemlendi. Ölen hastaların ortalama operasyon süreleri 12.7±0.9 sa idi. Operasyon süresinin uzamasının mortaliteyi arttırdığı saptandı(p=0.027). Ölen 5 hasta cerrahi komplikasyon nedeniyle ikinci kez ameliyata alınmıştı. Hastaların ikinci kez ameliyata alınmasının mortaliteyi arttırdığı saptandı(p=0.023). Greftlerin canlı donörden veya kadavradan alınmasının mortaliteye etkisinin olmadığı görüldü(p=0.801).
TARTIŞMA ve SONUÇ: Karaciğer nakli yapılan hastalara kan ve kan ürünleri verilmesinin, ikinci kez ameliyata alınmasının ve ameliyat süresinin uzamasının mortaliteyi arttıdığı saptandı.
INTRODUCTION: Liver transplantation is still up to date as the only and definitive treatment for patients with end-stage liver failure. We examined the mortality and morbidity results of 28 patients who underwent liver transplantation in our clinic.
METHODS: Data of 28 patients who underwent liver transplantation in our clinic between January 2018 and December 2019 were retrospectively analyzed and included in the study.
RESULTS: The mean age of patients who underwent orthotopic liver transplantation (OLT) was 51.7 ± 12.7 years (20-73 years of age). Of the 28 patients, 21 were male (75%) and 7 were female (25%). The mean ejection fraction (EF) was 56.9 ± 3.4%. The mean model for end-stage liver disease (MELD) score was 22.3 ± 5.3. After one year follow-up, 8 of 28 patients died (28.6%). Two or more units of erythrocyte suspension (ES) were given to 5 of 8 patients who died (p = 0.044). Two patients received one or more units of fresh frozen plasma (FFP)(p = 0.011). It was observed that administration of ES and FFP to patients increased mortality. The mean operation time of the patients who died was 12.7±0.9 hours. It was found that prolonged operation time increased mortality (p=0.027). Five patients who died were operated for the second time due to surgical complications. It was found that second operation of patients increased mortality (p = 0.023). It was observed that taking the grafts from a living donor or cadaver had no effect on mortality (p=0.801).
DISCUSSION AND CONCLUSION: It was found that giving blood and blood products to patients who underwent liver transplantation, performing a second operation and prolonging the operation time increased mortality.

6.
Coronavirüs (COVID-19) Pandemi Sürecinde, Anestezistlerin Yaşadıkları Korku Düzeyleri ve Profilaksi Uygulamalarının Değerlendirilmesi
Evaluation of Anesthetists' Fear Levels and Prophylaxis Practices in the Coronavirus (COVID-19) Pandemic
Seyda Efsun Ozgunay, Figen Akca, Derya Karasu, Sermin Eminoglu, Mehmet Gamlı
doi: 10.5222/jarss.2021.40412  Sayfalar 25 - 31 (1485 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Anestezistlerin çalışma alanları sebebiyle COVID-19 pozitif veya şüpheli hastalarla karşılaşma olasılıkları oldukça yüksektir. Bu çalışmada anestezistlerin pandemi sürecinde COVID-19 korkusu, medikal profilaksi, izolasyon ve genel yaklaşımlarını belirleyerek farkındalık oluşturmak amaçlanmıştır.


YÖNTEM ve GEREÇLER: Çalışmaya Türkiye genelinde çalışmakta olan anestezi öğretim görevlisi, uzman doktor ve araştırma görevlileri çalışmaya dahil edildi. Demografik verileri, COVID-19 korku ölçeğini, algıladıkları ağrı düzeyini ve kendilerine kullandıkları medikal profilaksi uygulamalarını içeren anket formunun linki elektronik posta ve WhatsApp üzerinden online olarak anestezistlere gönderildi.


BULGULAR: Araştırmaya 227 katılımcı dahil edildi. Katılımcıların %19’u COVID-19 pozitif veya şüpheli hasta ile hergün karşılaştığını belirtirken, %10.2’si hiç temas etmediğini belirtti. Kadın, uzman hekim ve kronik hastalığı olan katılımcılarda Covid-19 korkusu istatistiksel olarak anlamlı daha yüksek idi (sırasıyla, p=0.003, p=0.024 ve p=0.014). Pandemi başlangıcındaki COVID 19 yoğun bakım ünitesinde çalışan anestezistlerin algıladıkları korku düzeyi daha fazla idi (p=0.006). Sigara kullanma alışkanlığını değiştiren anestezistlerin COVID-19 korku skorları istatistiksel olarak anlamlı düzeyde yüksek bulundu (p<0.001). Anestezistlerin proflaksi amacıyla yaklaşık yarısı vitamin desteği alırken dörtte biri hidroksiklorokin kullanıyordu.

TARTIŞMA ve SONUÇ: Bu bulgular sonucunda Covid-19 korkusunun anestezistlerde belirgin etkiler ve profilaksi ihtiyacı yarattığı görülmektedir. Bu verilerin, yakın ve uzak gelecekte anestezistlerin korkularını azaltma ve psikolojik destek gerekliliği konusunda farkındalık oluşturacağını düşünmekteyiz.
INTRODUCTION: Due to the working areas of anesthesiologists, the possibility of encountering COVID-19 positive or suspected patients is very high. In this study, it was aimed to raise awareness by determining the fear of COVID-19, medical prophylaxis, isolation and general approaches of the anesthetists during the COVID-19 pandemic process.
METHODS: Anesthesia doctors in Turkey were included in the study. A questionnaire was prepared including demographic data, COVID-19 fear scale, perceived fear level and medical prophylaxis they used. The link was sent online to anesthetists via e-mail and WhatsApp.
RESULTS: Two hundred and twenty-seven participants were included in the study. While 19% of the participants met with COVID-19 positive or suspected patients every day, 10.2% stated that they never had contact. Fear of Covid-19 was statistically significantly higher in women, specialists and participants with chronic diseases (respectively, p=0.003, p=0.024 and p=0.014). Anesthetists working in the COVID 19 intensive care unit had a higher level of perceived fear at the beginning of the pandemic (p=0.006). Covid-19 scores of anesthetists who changed their smoking habits were found to be statistically significantly higher (p<0.001). About half of the Anesthetists were taking vitamin supplements for prophylaxis, while one fourth were using hydroxychloroquine.
DISCUSSION AND CONCLUSION: As a result of these findings, it is seen that the fear of Covid-19, in anesthetists, causes notable psychological effects and need for prophylaxis. We hope that these data will raise awareness in the near and distant future to protect the mental health of anesthetists and to reduce their fears by psychological support.

7.
Ultrasound-guided Infraclavicular Axillary Vein Cannulation: - Is It a Good Alternative to Internal Jugular Vein in Pediatric Cardiac Surgery?
Ibrahim Ibrahim Abd Elbaser, Nabil Abdelraouf Abdelmageed, Mohamed El-morsy
doi: 10.5222/jarss.2021.00922  Sayfalar 32 - 39 (805 kere görüntülendi)
INTRODUCTION: This study was designed to compare the rate of successful first attempt and mechanical complications between internal jugular vein (IJV) and axillary vein (AXV) cannulation.
METHODS: This prospective, randomized, comparative, controlled study included 220 pediatric patients with age range 1 to 12 years admitted for cardiac surgery. Patients were allocated into 2 equal groups, IJV group and AXV group. The main collected data were the rate of successful first, second and third punctures attempts and the rate of mechanical complications (arterial puncture, pneumothorax, catheter occlusion, catheter malposition, nerve injury).
RESULTS: There was no statistically significant difference (P=0.053) in the first skin puncture success rate in both groups (AXV group 80% and IJV group 68%). There were no significant differences as regard the second and third skin punctures success rates. The incidence of failed vein puncture was similar (P=1.000) in IJV (3%) and AXV (2%) groups. The vein puncture and catheter insertion times were comparable in both groups. The rates of arterial puncture, pneumothorax and catheter malposition were similar in IJV and AXV groups (12% vs 11%, 4% vs 1%, 3% vs 5% respectively). Catheter occlusion with sternal retraction was significantly higher (p=0.029) in AXV than IJV group (6% vs 0%). No patient developed postoperative phrenic (IJV group) or brachial plexus nerve injury (AXV group).
DISCUSSION AND CONCLUSION: Ultrasound-guided cannulation of both infraclavicular AXV and IJV were similarly associated with high success rate and low incidence of mechanical complications.

8.
Anestezi Polikliniğine Başvuran Hastaların Anestezi ve Anestezi Uzmanı Hakkındaki Bilgi ve Kaygı Düzeylerinin Değerlendirilmesi: İlçe Devlet Hastanesi Örneği
Evaluation of Anaesthesia and Anaesthesiologist Related Knowledge and Anxiety Levels of Patients Admitted to the Anaesthesia Outpatient Clinic: An Example of Town State Hospital
Selda Kayaaltı
doi: 10.5222/jarss.2021.65002  Sayfalar 40 - 51 (1559 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Bu çalışma ile ikinci basamak bir ilçe devlet hastanesinde ameliyat olacak hastalarda anestezi bilgi ve kaygı düzeylerinin belirlenmesi amaçlandı.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ağustos 2019–Şubat 2020 tarihleri arasında preoperatif muayene amacıyla anestezi polikliniğine başvuran 18-90 yaş arası 300 hastaya 34 soruluk bir anket uygulandı. Anket demografik veriler, anestezi bilgisi ve kaygısı ve anestezi uzmanı bilgisi olmak üzere üç bölümden oluşmaktadır.
BULGULAR: Hastaların %46.67’si anesteziyi %26.33’ü narkozu biliyordu. Anesteziyi kimin uyguladığı sorusuna, hastaların %40.67’si "uzman doktor" cevabını verdi. Kadınlarda endişe seviyesinin erkeklerden daha yüksek olduğu tespit edildi (p=0.009). Anestezi işlemi ile ilgili, hastaların %29.67’si “hiç korkusu” olmadığını söyledi ve en fazla duyulan korku ağrı hissetmekti (%22.67). Anestezi uzmanının sorumluluklarından en fazla bilinen “Ameliyattan önce hastayı uyutmak” (%67.67), anestezi uzmanının hastanede görev yaptığı bölümlerden en fazla bilinen ise ameliyathaneydi (%77.33). Anestezi uzmanının diğer görevleri hakkında bilgi seviyesi ise düşüktü.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Anestezi uygulamaları ve anestezi uzmanın ameliyathane ve hastanedeki rolü hakkında bilgi düzeyinin yeterli olmadığı bulundu. Hastaların anestezi bilgi seviyelerinin artırılması ve bu sayede kaygılarının azaltılması amacıyla halkın bilgilendirilmesi için yeni girişimlere ihtiyaç vardır.
INTRODUCTION: This study aimed to determine the anaesthesia-related knowledge and anxiety levels of patients undergoing surgery in a second-line county state hospital.
METHODS: Overall, 300 patients aged 18–90 years and admitted to an anaesthesia outpatient clinic for preoperative examination between August 2019 and February 2020 answered a questionnaire comprising 34 questions. The survey had the following three sections: demographic data, knowledge of anaesthesia and anxiety, and knowledge about anaesthesiologists.
RESULTS: A total of 46.67% patients knew about anaesthesia, whereas 26.33% knew about narcosis. Regarding the question of who performs anaesthesia, 40.67% patients answered "the expert physician". Furthermore, the anxiety level in women was higher than in men (p=0.009). Regarding the anaesthesia procedure, 29.67% patients reported that they had no ‘fear at all’, whereas the most reported fear was pain in 22.67%. The most known responsibility of anaesthesiologists was ‘To put a patient to sleep before surgery’ (67.67%), whereas the most known department where anaesthesiologists work was the operating room (77.33%). The knowledge level regarding the other duties of anaesthesiologists was low.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The level of knowledge regarding anaesthesia practices and the role of anaesthesiologists in the operating room and hospital was insufficient. New initiatives are required to inform the public to increase their anaesthesia-related knowledge level, thus reducing the anxiety level of patients.

9.
Anterior Servikal Diskektomi ve Füzyon Cerrahisi Yapılan Hastalarda Ultrasonografi Eşliğinde Yüzeyel Servikal Pleksus Bloğunun Postoperatif Opioid Tüketimine Etkisi: Prospektif, Randomize Kontrollü Çalışma
The Effect of Ultrasound Guided Superficial Cervical Plexus Block on Postoperative Opioid Consumption in Patients Undergoing Anterior Cervical Discectomy and Fusion Surgery: A Prospective, Randomized Controlled Study
İrem Ates, Erkan Cem Celik, Ufuk Demir, Muhammed Enes Aydin, Ali Ahiskalioglu
doi: 10.5222/jarss.2021.15238  Sayfalar 52 - 57 (1417 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Anterior servikal diskektomi ve füzyon (ASDF) cerrahisi postoperatif dönemde orta şiddette ağrıya neden olabilen bir girişimdir. Yüzeyel servikal blok (YSB) ameliyat sırasında ve sonrasında analjezi sağlayabilen bir rejyonal anestezi tekniğidir. Bu çalışmanın amacı, ASDF cerrahisi geçiren hastalarda ultrasonografi (USG) eşliğinde gerçekleştirilen YSB bloğunun ağrı skorları ve postoperatif opioid tüketimi üzerine etkisini araştırmaktır.
YÖNTEM ve GEREÇLER: Elektif operasyon planlanan tek veya iki seviye ASDF ameliyatı yapılacak 48 hasta rastgele YSB ve Kontrol (K) olmak üzere 2 gruba ayrıldı. YSB grubuna (n=24) %0.25 bupivakain 10 mL USG eşliğinde yüzeyel servikal blok yapıldı. K grubuna (n=24) ise operasyon öncesi herhangi bir girişimde bulunulmadı. Her iki gruba da ameliyatın bitmesinden yarım saat önce ve postoperatif 12. saatte intravenöz 50 mg deksketoprofen yapıldı ve fentanil içeren hasta kontrollü analjezi (PCA) cihazı bağlandı. Postoperatif vizüel analog skala (VAS) skorları, opioid tüketimi, kurtarıcı analjezi ihtiyacı ve yan etkiler kaydedildi.
BULGULAR: Demografik veriler, anestezi ve cerrahi süreleri açısından gruplar arasında istatistiksel olarak anlamlı bir fark yoktu. Kontrol grubuna kıyasla YSB grubunda tüm ölçüm zamanlarında VAS skorları istatistiksel olarak düşüktü (p<0.05). 24 saatlik toplam opioid tüketimi kontrol grubunda YSB grubuna göre istatistiksel olarak anlamlı derecede fazlaydı (375.83±235.96 µg vs. 112.50±102.41 µg, sırasıyla p<0.001). Kurtarıcı analjezi kullanımı kontrol grubunda YSB grubuna göre (12/24 vs. 0/24 sırasıyla, p<0.001) istatistiksel olarak daha fazlaydı.
TARTIŞMA ve SONUÇ: ASDF cerrahisi geçirecek hastalarda; USG eşliğinde yapılan YSB’nin, opioid tüketimini ve ağrı skorlarını azaltarak multimodal analjezi protokolünün etkin bir bileşeni olabileceği kanaatindeyiz.
INTRODUCTION: Anterior cervical discectomy and fusion (ACDF) surgery is a procedure that can cause moderate pain in the postoperative period. Superficial cervical block (SCB) is a regional anesthesia technique that can provide analgesia during and after surgery. The aim of this study is to investigate the effect of ultrasound-guided SCB block on pain scores and postoperative opioid consumption in patients undergoing ACDF surgery.
METHODS: 48 patients planned to undergo single or two levels of ACDF surgery were randomly divided into two groups, SCB and Control (C). Ultrasonography (USG) guided SCB was performed in the SCB group (n=24) with 10 mL of 0.25% bupivacaine. No attempt was made to the control group (n=24) before the operation. Intravenous 50 mg dexketoprofen was administered to both groups half an hour before the end of the operation and at the 12th hour postoperatively. Patient controlled analgesia (PCA) device containing fentanyl was initiated. Postoperative visual analog scale (VAS) scores, opioid consumption, need for rescue analgesia and side effects were recorded.
RESULTS: There was no statistically significant difference between the groups in terms of demographic data, anesthesia and surgery times. Compared to the control group, VAS scores were statistically low at all measurement times in the SCB group (p <0.05). The 24-hour total opioid consumption was statistically significantly higher in the control group than in the SCB group (375.83±235.96 µg vs. 112.50±102.41 µg, respectively p<0.001). The need of rescue analgesia was statistically higher in the control group than the SCB group (12/24 vs. 0/24, respectively, p <0.001).
DISCUSSION AND CONCLUSION: We believe that USG-guided SCB can be an effective component of the multimodal analgesia protocol by reducing opioid consumption and pain scores in patients undergoing ACDF surgery.

10.
Pediatrik Şaşılık Cerrahisinde Okülokardiyak Refleks İnsidansını Etkileyen Faktörler: Retrospektif Çalışma
Factors Affecting Oculocardiac Reflex Incidence In Pediatric Strabismus Surgery: Retrospective Study
Bengü Gülhan Aydın, Gamze Küçükosman, Özcan Pişkin, Bahar Aktaş, Rahşan Dilek Okyay, Silay Canturk Ugurbas, Hilal Ayoglu
doi: 10.5222/jarss.2021.29484  Sayfalar 58 - 64 (1468 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Şaşılık cerrahisi sırasında okülokardiyak refleks (OKR) aktivasyonu yaygındır. OKR sinüs bradikardisi, atriyoventriküler blok, ventriküler fibrilasyon ve hatta asistol ile sonuçlanabilir. Pediatrik hastalar bu refleksin zararlı etkilerine karşı daha savunmasızdır Bu çalışmada şaşılık cerrahisi geçiren pediyatrik hastalarda OKR insidansını etkileyen olası risk faktörlerini belirlemek amaçlandı
YÖNTEM ve GEREÇLER: Ocak 2015-Eylül 2018 tarihleri arasında şaşılık cerrahisi geçiren pediatrik hastaların kayıtları retrospektif olarak incelendi. Sadece tek bir cerrah tarafından yapılan ameliyatlar dahil edildi. OKR; ekstraoküler kas (EOK) manipülasyonunun neden olduğu kalp hızında % 20'den fazla azalma olarak tanımlandı. Hastaların demografik verileri, cerrahi süre, önceden geçirilmiş şaşılık cerrahisi öyküsü, OKR gelişip gelişmediği, anestezi yönetimi; indüksiyon ve idamede kullanılan kas gevşeticiler ve anestezik ilaçlarının yanı sıra hava yolu yönetimi, opere edilen göz sayısı ve kas tipi kaydedildi. OKR için risk faktörleri lojistik regresyon analizi ile değerlendirildi.
BULGULAR: Başlangıçta değerlendirilen 92 pediatrik hastadan, altısının dosyası eksik olduğu için çalışma dışı bırakıldı. Toplam 86 hasta çalışmaya dahil edildi. Ameliyat sırasında 29 hastada (% 33.7) OKR görülmüştür Pediatrik hastalarda premedikasyonda benzodiazepin (p = 0.03) ve indüksiyon sonrası kas gevşetici uygulanmamış olması (p = 0.046) bağımsız risk faktörleri olarak belirlenmiştir. Kas gevşetici kullanımının ve premedikasyonda benzodiazepin uygulanmasının OKR riskini sırasıyla 3.64 ve 3.11 kat azalttığını bulduk.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Şaşılık cerrahilerinde OKR insidansı kas gevşetici uygulanması, benzodiazepin ile premedikasyon gibi önleyici tedbirlerle azaltılabilir.
INTRODUCTION: Oculocardiac reflex (OCR) activation is common during the strabismus surgery. As a result of the OCR, sinus bradycardia, atrioventricular block, ventricular fibrillation and even asystole may occur. Pediatric patients are also more vulnerable to harmful effects of this reflex. The aim of this study was to determine the possible risk factors affecting the incidence of OCR in pediatric patients undergoing strabismus surgery.
METHODS: The medical records of the pediatric patients who underwent strabismus surgery between January 2015 and September 2018 were retrospectively reviewed. Operations performed by only one surgeon. OCR was defined as a more than 20% reduction in HR induced by the extraocular muscle (EOM) manipulation. Demographic data, duration of surgery, history of any previous strabismus surgery and possible development of OCR, anesthesia management, neuromuscular blocker and anesthetic drugs used for the anesthesia induction and maintenance as well as the airway management, the number of operated eyes, and also the muscle types of the patients were all recorded. Risk factors for OCR were evaluated by logistic regression analysis.
RESULTS: Out of 92 pediatric patients who were initially evaluated, six were excluded from the study because their files were missing. A total of 86 patients were included in the study. During surgery, OCR occurred in 29 (33.7%) patients. The absence of administering benzodiazepine for premedication (p=0.03) and neuromuscular blocker after induction (p=0.046) in pediatric patients are specified as independent risk factors. We found that the use of a neuromuscular blocker and benzodiazepine in premedication reduced the risk of OCR by 3.64 and 3.11 times, respectively.
DISCUSSION AND CONCLUSION: The incidence of OCR may decrease with preventive measures such as neuromuscular blocker application, premedication with benzodiazepine in strabismus surgeries.

11.
Yarık Damak-Dudak Cerrahisi Sonrası Yoğun Bakım Ünitesinde Takip Edilen Hastaların Perioperatif Komplikasyonları Ve Eşlik Eden Hastalıkları
Perioperative Complications And Concomitant Diseases Of Patients Followed In Intensive Care Unit After Cleft Lip-Palate Surgery
Murat Tümer, Ayşe Ayyıldız, Başak Akça, Aysun Ankay Yılbaş, Filiz Üzümcügil, Özgür Canbay
doi: 10.5222/jarss.2021.85856  Sayfalar 65 - 70 (687 kere görüntülendi)
GİRİŞ ve AMAÇ: Yarık dudak/damak (YDD) hastaları zor hava yolu yönetimi, eşlik eden anomaliler ve solunum komplikasyonları gibi çeşitli nedenlerden dolayı postoperatif dönemde Yoğun Bakım Ünitesinde (YBÜ) bakıma ihtiyaç duyabilirler. Amacımız, kurumumuzda opere edilen YDD'li hastalarda zor hava yolu ve postoperatif YBÜ takibine duyulan ihtiyaç ile ilişkili faktörleri değerlendirmektir.
YÖNTEM ve GEREÇLER: 2005-2013 yılları arasında YBÜ'de ameliyat sonrası takip edilen YDD hastaları retrospektif olarak incelendi.
BULGULAR: Yirmi hasta çalışmaya dahil edildi. On hastada yarık damak ve dudak birlikteyken, on hastada izole yarık damak vardı. Sekiz hastada zor entübasyon görüldü. Zor maske ventilasyonu sadece 22q11 delesyonu olan bir hastada görüldü. Entübasyonu zor olan tüm hastalarda mikrognati vardı. Nazal fiberoptik bronkoskopi zor entübasyonu olan hastalarda daha sık kullanıldı. Herhangi bir sistemik hastalığın varlığı ile zor entübasyon arasında istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki vardı. YBÜ takibinin ana nedenleri yakın monitorizasyon ihtiyacı ve havayolu ile ilişkili problemlerdi.
TARTIŞMA ve SONUÇ: Zor hava yolu, eşlik eden tanılı bir sendromu olmasa bile YDD hastalarında sık görülebilen bir sorundur. Zor hava yolu veya postoperatif hava yolu obstrüksiyonu riski olan hastalar, deneyimli bir personel tarafından olası komplikasyonların hızlı teşhisi ve tedavisi için erken postoperatif dönemde yoğun bakımda daha iyi takip edilebilir.
INTRODUCTION: Cleft lip/palate (CLCP) patients might need postoperative care in Intensive Care Unit (ICU) due to several reasons like difficult airway management, associated abnormalities and perioperative respiratory complications. Our aim was to evaluate the factors associated with difficult airway and need for postoperative ICU follow-up in CLCP patients operated in our institution.
METHODS: CLCP patients followed in ICU after surgery between 2005-2013 were retrospectively reviewed.
RESULTS: Twenty patients were included to the study. Ten had CLCP together, ten had isolated cleft palate. Difficult intubation was seen in 8 patients. Difficult mask ventilation was seen only in one patient with 22q11 deletion. All patients with difficult intubation had micrognathia. Nasal fiberoptic bronchoscopy was more commonly used in patients with difficult intubation. There was a statistically significant relationship between the presence of any systemic disease and difficult intubation. Main reasons for ICU follow-up were the need for close monitoring and airway related problems.
DISCUSSION AND CONCLUSION: Difficult airway is a frequent problem in CLCP patients even in the absence of a diagnosed syndrome. Patients with difficult airway or risk of postoperative airway obstruction could be better followed in ICU during early postoperative period for rapid diagnosis and treatment of possible complications by experienced staff.

OLGU SUNUMU
12.
Low Dose Combined Spinal-Epidural Anesthesia: An Anesthesia Technique for Cesarean Section in a Patient Suffering from Congenitally Corrected Transposition of Great Arteries and Severe Pulmonary Stenosis
Dhruv Jain, Kaushal Kumar, Abhishek Singh, Jyotsna Punj
doi: 10.5222/jarss.2021.22448  Sayfalar 71 - 75 (854 kere görüntülendi)
A primigravida, aged 22 years, at 39th gestational week was hospitalized with dyspnea since onset of labor. On systemic evaluation and echocardiography, she was diagnosed to have congenitally corrected transposition of the great arteries (CCTGA) along with severe pulmonic stenosis and bidirectional ventricular and atrial septal defects. A multidisciplinary team provided initial symptomatic management, stratified the risk and planned for a cesarean section. A low-dose combined sequential spinal-epidural anesthesia with invasive monitoring was used which provided excellent surgical condition with stable intraoperative and postoperative hemodynamics.

13.
Ultrasound-Guided Stellate Ganglion Block to Treat Accidental Injection of Propofol in an Anomalous Radial Artery
Sana Yasmin Hussain, Arijit Sardar, Dhruv Jain, Lokesh Kashyap
doi: 10.5222/jarss.2021.29290  Sayfalar 76 - 79 (605 kere görüntülendi)
Intra-arterial drug administration is a rare but potentially dreadful condition which can result in ischemia and gangrene of the hand. In the present case we accidentally injected propofol in an anomalous radial artery during anesthesia induction. Serial ultrasound-guided stellate ganglion blocks were applied to salvage the limb of the patient by promoting arterial blood flow. This is probably the first reported case of accidental intra-arterial injection of propofol being managed with stellate ganglion block.

EDITÖRE MEKTUP
14.
Use of Point of Care Ultrasound for Real-Time Confirmation of Cranial Spread of Local Anesthetic for On-Table Extubation in a Child with Mediastinal Mass Compressing the Great Vessels
Marada Snehitha, Nishant Patel, Abhishek Singh, Rakesh Kumar
doi: 10.5222/jarss.2021.09815  Sayfalar 80 - 82 (626 kere görüntülendi)
Makale Özeti |Tam Metin PDF